7 Ekim 2016

Mandıra Filozofunun Hatırlattıkları


Geçenlerde televizyonda Mandıra Filozofu adlı filmi seyrediyordum. Orada geçen bazı cümleler üzerine düşündüm. Aklıma gelen şeyleri sizlerle paylaşıyım istedim. Önce filmden bir alıntı yapayım;

"İnsanlık çok ilerledi. Uçak yolculuğu ile çok daha hızlı seyahat ediyoruz. Eskiden 3 günde gidilen yol artık 50 dakika sürüyor. Aslında olan ömürden kaybedilen 3 gündür. Altınızda bulutlar, bulutlar üzerinde hoop bodrum. Halbuki, Biga'yı görmedin, Ezine peyniri almadın, Ayvalık'ta ..... balık yapmadın, İzmir'de boyoz yeyip güneşi batırmadın ve bu ilerleme öyle mi?"
Hepimiz hızlı bir çağda yaşıyoruz. İnsanlar sürekli bir şeylerin ardından koşturuyor. Ben yaşadığım Bandırma'dan Ankara'ya geldiğim günlerde insanların caddelerde hızlı hızlı yürüdüklerini, bir yerlere koşturduklarını görünce çok şaşırmıştım. Çünkü önce yaşadığım yerde durum böyle değildi. Daha sakin yaşanıyordu hayat. Şimdilerde ise ben de bu hızlı yaşama ayak uydurmuş durumdayım ne yazık ki.

Hayatın tadını, yazları çıktığımız bir kaç haftalık tatillere sığdırmış durumdayız. O tatillere de bir an evvel gidip tatilin keyfini çıkarmak isteriz. Oysa, yukarıdaki replikte de belirtildiği gibi yoldaki güzelliklerin farkına varmadan, vardığımız yerde de televizyonu, telefonu, interneti ihmal etmeden bir tatil geçiririz veya geçirdiğimizi zannederiz. Eve döndüğümüzde de dinlenerek değil daha yorularak dönmüş oluruz.

Oysa, tatil, doğayla tamamen başbaşa, her türlü teknolojiden uzak, kendimizi dinleyerek, doğanın ağacında, börtü böceğinde, dağında, ırmağında huzur bularak geçirilmelidir bence. 

Hayatta yollarda geçirdiğimiz zamanlar hiç te az değildir. Gerek okula, gerek işe, alışverişe gerekse de tatile giderken ömrümüz yollarda geçer. Hepimiz sadece gideceğimiz yerlere odaklanıp yolun bir an evvel bitmesini isteriz. Halbuki, o yollar gidilirken insan biraz sağına soluna bakınsa, doğanın güzelliklerini görse, bir güzellik gördüğü zaman özçekim yapmadan, fotoğraf çekmeden orada durup sadece o anı yaşasa, bir yöreden geçiyorken o yörenin yemeklerinden, lezzetlerinden tatsa ne güzel olurdu değil mi?

Evet, gelin hayatımızı arada bir pause tuşuna basarak yavaşlatalım. Yaşarken, içinde var olduğumuz doğanın farkında olalım. Çünkü hayat bir rüzgar gibi uçup gidiyor.




0 yorum :

Yorum Gönder